İpotekli alacağın alt sırada kalması halinde karşılık ayrılabilir mi?
06-02-2015
Ymm. Ali Alıç
alialic@aa-ymm.com

I.GİRİŞ

Bilindiği gibi, şüpheli hale gelen ticari alacaklar için 213 sayılı VUK’nun 323 üncü maddesinde sayılan şartları taşıması halinde karşılık ayrılabilmektedir. Ancak, alacak takibi kapsamında borçlunun sahip olduğu varlıklar üzerine haciz, ipotek veya rehin konulması halinde, söz konusu ipotek ve rehin işlemi alacağın teminatı anlamına geldiği için yasal olarak karşılık ayrılamamaktadır. Ancak uygulamada, söz konusu borçlu nezdinde yapılan takibat sonucunda, başta bankalar olmak üzere bir çok alacaklının aynı borçlu için takibat yaptığı ve mahkemelerden alınan haciz kararlarına istinaden borçlunun varlıkları üzerine sizden önce ipotek konulduğu görülebilmektedir. Borçluya ait varlıkların emsal değerleri dikkate alındığında, takipli alacaklar için sizden önce konulan haciz ve ipotekler nedeniyle, söz konusu varlıklar satıldığında sizin alacağınız için bir şey kalmayacağının anlaşılması halinde, söz konusu alacak için karşılık ayrılabilir mi veya  ayrılacaksa ne zaman karşılık ayrılabilir, bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.

II. MEVZYAT

Bilindiği gibi, bilanço esasına tabi mükelleflerin şüpheli hale gelen alacakları için karşılık ayırma şartları 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 323' üncü maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Yasaya göre, söz konusu alacağın,

" Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması;

1- Dava veya icra safhasında bulunan bir alacak olması,

2- Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olması veya dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacak niteliğinde olması,

Şartıyla söz konusu alacak şüpheli alacak sayılır. Şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir.

Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder.”

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacakların değersiz alacak olduğu, değersiz alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedecekleri ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilecekleri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin bu madde hükmüne giren değersiz alacaklarını gider kaydetmek suretiyle yok edecekleri hüküm altına alınmıştır

III. DEĞERLENDİRME

Yukarıdaki Kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, 213 sayılı VUK.’nun 323 üncü maddesine göre, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava ve icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır. Diğer yandan, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha sonraki dönemlerde karşılık ayrılması mümkün olmamaktadır. Bir alacağın dava veya icra safhasında olduğunun kabulü için mahkemeye dava veya icra merciine takip için dilekçe verilmiş olması, ancak gerek mahkemeye gerek icra merciine yapılan başvuruların takip edilmesi gerekmektedir.

Ancak, alacak takibi kapsamında borçlunun sahip olduğu varlıklar üzerine haciz, ipotek veya rehin konulması halinde, söz konusu ipotek ve rehin işlemi alacağı teminatlı hale getirdiği için yasal olarak karşılık ayrılamamaktadır.

Bilindiği gibi, zor duruma düşen müşteri, sadece sizin açınızdan değil, diğer alacaklılar açısından da bir sorun haline gelmektedir. Uygulamada, söz konusu borçlu nezdinde yapılan takibat sonucunda, başta bankalar olmak üzere bir çok alacaklının aynı borçlu için takibat yaptığı ve mahkemelerden alınan haciz kararları aldırdıkları ve borçlunun varlıkları üzerinde sizden önce ipotek koydurdukları görülebilmektedir. Başka bir deyişle, varlıklar üzerine konulan ipotek sırasının çok alt sıralarda kalması durumunda  söz konusu alacak için  (hala teminat vardır gerekçesiyle) karşılık ayrılamayacak mıdır.

Bu gibi durumlarda, ipotek sırası ve ipotek konulan varlığın emsal değerine bakmak gerekir. Şayet borçluya ait varlıkların emsal (piyasa) değeri dikkate alındığında, takipli alacaklar için sizden önce konulan haciz ve ipotekler nedeniyle, söz konusu varlıklar satıldığında sizin alacağınız için bir şey kalmayacağının anlaşılması halinde, söz konusu alacak için karşılık ayrılabilir görüşündeyiz.

Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesine göre,  kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar değersiz alacak olarak nitelendirilmiştir. Görüldüğü gibi değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkan kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacaktır. Kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkanının kalmadığının, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi icap etmektedir.

Bu nedenle, söz konusu icra dairesinden takipli alacakla ilgili “ipotek konulan alacağın piyasa değeri ve alacağın sırası, sizden önceki alacakların tutarını gösterir bir belge” alınması şartıyla, söz konusu alacak için karşılık ayrılmasında (ya da alacağın miktarı dikkate alınarak değersiz alacak olarak muhasebeleştirilmesinde) yasal bir sakınca bulunmadığı görüşündeyiz.

Şüphesiz bu gibi hallerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması işleminin (döneminin) “ipotek konulan varlıkların piyasa değeri ve ipotek sırasının kesinleştiği aşamada” yapılması gerekmektedir.

IV.SONUÇ

Yukarıda ayrıntılı olarak belirtilen nedenlerle, taşınmaz üzerine konulan ipotek “ alacağın tahsilinin kuvvetle muhtemel olduğunu ve alacağın teminatsız kalmadığını göstermekle birlikte”  önceki toplam hacizli alacaklar tutarının hacze konu taşınmazın  piyasa değerinin üzerinde olması ve takipli alacağın alt sıralarda bulunduğu hususu göz önüne alındığında , söz konusu alacağın tahsil kabiliyetinin bulunmadığının kabul edilmesi icap etmektedir. Bu nedenle, icra safhasında olmakla birlikte tahsil kabiliyeti bulunmayan alacak için Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesine göre şüpheli alacak karşılığı ayırılmasının mümkün olduğu görüşündeyiz. 

2015-02-06 11:38:53